Adada Antik Kenti (Sağrak Köyü)
Adada Antik Kenti
Sütçüler Adada Antik Kenti Fotoğrafları
Source: Sütçüler Adada Antik Kenti ResimleriHakkında & Tarihçe
Adada Antik Kenti Helenistik dönemde en parlak yıllarını yaşamıştır.Kentin bağımsızlığı Romalılarca kaldırıldıktan sonra Adada’nın bastırdığı paraların bir yüzünde o dönemin imparatorunun başı, diğer yüzünde ise Zeus, Athena ya da aslan postu sarınmış Harekles başı kabartmaları görülür. Bu gün antik kentte görülen kalıntılar şunlardır: Kent alanının geometrik ekseninde yer almış, büyük taşlarla döşeli ilk çağ ana caddesi; küçük tapınak kalıntıları ki bu tapınaklar rektangonal dikdörtgen prizma biçimi çok düzgün kesilmiş, kimine süs çıkıntısı bırakılmış taşlarla yapılmış Agora ve onu çevreleyen yapılar kompleksi, Bouleuterion Kent Yöneticileri Toplanma Yeri; kentin su düzenine ait parçalar; Nekropolis ve Anıtsal mezar bulunmaktadır.
Nasıl Gidilir ?
Sütçüler ilçe merkezine 12 km. Sağrak köyüne 2 km olup yol stabildir. Antik kent Yürüyerek gezilebilir.
ADADA’NIN YERİ ve TARİHÇESİ
Pisidia Bölgesi’nin antik kentlerinden biri olan Adada, Isparta ili, Sütçüler ilçesine bağlı Sağrak köyü yakınındadır. Isparta’nın ve Kovada Gölü’nün güneydoğusunda yer alan kente Eğridir’den sonra Sütçüler’e uzanan asfalt yoldan 50 km. gidilerek ulaşılabilir (Harita 1). Ayrıca Isparta’yı Antalya’ ya bağlayan yeni Aksu yolundaki Kovada-Eğridir ayrımından Adada’ ya ulaşmak mümkünse de yolun bir bölümü henüz tamamlanmamıştır. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu’nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Burası bölge halkınca Karabavlu yaylası olarak anılmaktadır. Sütçüler’in eski adı olan Baulo ve Karabaolu veya Karabavlu adlarının Aziz Paul adından geldiği öne sürülmektedir. St. Paul’un geçtiği Perge-Antiokheia (Yalvaç) yolu üzerinde bulunan bu iki yerleşmeye verilen isimlerin St. Paul’la ilişkili olabileceği yazılmıştır (Planhol 1958:100, Arıkan 1997:58).
Adada adı, bazı araştırmacılara göre Anadolu’nun eski yerli halkının dili olan Luvice, yada bunun M.Ö. 1. bindeki ardıllarından biri olan Pisidce dilinden gelmektedir. Kesin olmamakla birlikte “Ada” kök sözcüğüyle “wanda/anda” takılarından türemiş olabilir. Ayrıca yine “Ada” kök sözcüğü ile “Uda” (hisar-kale?) sözcüklerinin birleşiminden türemiş olabilir.
Bölgede uzun zamandan beri yapılan Prehistorik (Tarih öncesi) Döneme ilişkin kazı ve araştırmalar Pisidia’nın Neolitik Dönem olarak adlandırılan M.Ö. 7000 yıllarından itibaren Anadolu’da önemli bir kültür bölgesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hititler Dönemi’nde Konya ve çevresini kapsayan Tarhuntaşşa Bölgesi ile batısındaki Pitaşşa (Pisidia’nın eski adı) Bölgesi arasındaki sınırda yer alan Adada ve çevresinde gelecekte yapılacak çalışmalarda tarih öncesi dönemlere ilişkin önemli sonuçlar alınabilecektir.
Adada’nın adı ilk kez M.Ö. l. yüzyıl yazarlarından Artemidoros tarafından verilmiştir (Strabon XII, 570). Sonra Ptolemaios (V 5, ve Bizans tarihçisi Hierokles’ te (674, 4) de “Odada” olarak geçer. Ancak kentin tarih sahnesine çıkışı Termessos’ta bulunan bir antlaşma metni dolayısıyla M.Ö. 2. yüzyıla kadar inmektedir. Bölgenin önemli bir kenti olan Termessos ile Adada arasındaki bu dostluk antlaşması bazı araştırmacılara göre iki kentin ortak düşmanları Selge’ye karşı yapılmıştır. Tarihi kaynaklardan Selge’nin özellikle Hellenistik Dönem’de Termessos aleyhine yayılmacı bir politika yürüttüğü ve çevresindeki kentlerle (Pednelissos gibi) savaştığı bilinmektedir. İşte adı geçen antlaşma iki kentin (Adada ve Termessos’un) dışta Selge ve içte demokrasi düşmanlarına karşı yardımlaşmasını öngörüyordu. Bazı araştırmacılar iki kent arasındaki bu antlaşmanın Selge’den çok o dönemde çok güçlenen Bergama Krallığı ve onun özellikle Termessos’a karşı saldırı veya demokrasiyi yıkma girişimlerine karşı olabileceğini öne sürmektedir. Antlaşma, tarafların karşılıkla olarak, herhangi bir saldırı veya demokrasiyi yıkma girişimine karşı birbirlerinin yardımlarına koşmayı taahhüt etmektedir. Bu antlaşma gerçekten hem Termessos, hemde Adada tarihleri için büyük önem taşımaktadır. Bu sayede iki kentin idari açıdan demokratik bir yapıya kavuştuğu ve şehir devleti (Polis) benzen bir statü kazandığı görülmektedir. Antlaşmanın M.Ö. 190-164 yılları arasındaki bir tarihte yapıldığı araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir.
Bizce bu antlaşmanın diğer bir önemi Termessos ile Adada halkları arasında bir kan bağının varlığını göstermesidir. Antlaşma metni detaylı olarak ele alındığı zaman Termessos ve Adada isimlerinin çok sıkça geçtiği görülecektir. Bizce Termessos; ezeli düşmanı Selge’ ye karşı Adada kentini kendi kolonistleri (göçmenleri) tarafından kurdurmuş olabilir. Zaten Termessos batıda da Termessos Minör adıyla anılan bir koloni kenti kurmuştur. İlk kez ortaya attığımız bu fikir ileride yapılacak çalışmalarla açıklığa kavuşacaktır.
Bergama Krallığının M.Ö. 133 yılında vasiyet yoluyla topraklarını Roma’ya vermesi Anadolu’da Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde batı Anadolu kentlerinin aksine Pisidia kentlerinin çoğunlukla bağımsızlıklarını korudukları anlaşılmaktadır. Bağımsız Adada kentinin ilk sikkeleri bu dönemde basılmıştır. Bu arada yine Pisidia Bölgesi’nde özellikle Augustus Dönemi’nde Roma egemenliğinin simgesi olan Koloni kentlerin kurulmuştur. Bunlardan en önemlileri Antiokheia, Kremna, Komama’dır.
Roma imparatorluk Dönemi’nde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius (M.S. 114 -161) dönemleri tüm Anadolu’da olduğu gibi Pisidia için de en parlak dönemlerdendir.”Pax Romana” adıyla anılan bu barış döneminde Pisidia kentleri büyümüş, zenginlik ve refaha bağlı alarak yapı faaliyetleri de artmıştır. Adada için de tümüyle geçerli olan bu gelişmeler ve yapı faaliyetleri M.S. 212 yılında çıkarılan bir kanunla imparatorluk toprakları üzerinde yaşayan herkese “Roma Vatandaşlık Hakkı” verilmesiyle yeni bir hız kazanmışsa da M.S. 3. yüzyıl sonlarında hızını kaybetmiştir.
Strabon’a göre “Dağlarda yaşayan Pisidialılar, komşuları olan Kilikyalılar gibi tiranlar tarafından yönetilen ayrı kabileler halinde yaşarlar ve korsanlık yaparlardı” (Strobon VII-3). Fakat Pisidialılar’ın en önemli özellikleri bağımsızlıklarına düşkün ve savaşçı bir karaktere sahiboluşlarıdır. Buna en iyi örnek M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’e karşı ölümüne direnen Sagalassos halkıdır. Bu durum Pisidialıların geçim kaynaklarından birinin askerlik olduğunu ortaya koyar.
Diğer Pisidialılar gibi bazı Adada vatandaşları da Büyük İskender’den sonraki Hellenistik kralların ordularında hizmet vermek amacıyla ana yurtlarından ayrılmış ve gurbette paralı asker olarak çalışmışlardır. Bunun kanıtları Kıbrıs’ta ve Fenike’de (Sidon kenti) bulunan Adada’lı askerlere ait mezar taşlarıdır.
M.S. 395 yılında Roma imparatorluğu ikiye ayrılınca, bölge Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içinde varlığını uzun süre korumuştur. Zaten Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yıllardan beri bölgede yeni dine karşı ilgi duyulduğu bilinmektedir. Bunu en çok St. Paulus’un bölgeyi ve Antiokheia’yı ziyaretleri göstermektedir. Aziz Paulus ve arkadaşları yaklaşık M.S. 45 yıllarında ilk kez Pamphylia’nın Perge’sine gelmişler, Perge’de bir gün kaldıktan sonra Kestros (Aksu) ırmağı yoluna çıkmışlardır. Torosları bin bir güçlükle aşmışlar ve Eğridir üzerinden Antiokheia’ya ulaşmışlardır.
Araştırmacı G. Ercenk’e göre “Aziz Paulus’un ilk misyonunu yerine getirirken izlediği ve bugüne kadar belirlenip isimlendirilemeyen bu kutsal yol, Perge’yi Kestros Vadisi’ni takip ederek Adada üzerinden Antiokheia’ya bağlayan yol olmalıdır”. Yolculuk süresinin ve güzergahın kaynaklarda belirlenen verilerle uyum içinde oluşu araştırmacının savını güçlendirmektedir. Ayrıca yukarıda değinilen Baulo ve Karabaulo isimlerinin Paulos’ la benzerliği de Araştırmacı D. French’in karşı tezine rağmen bu verileri desteklemektedir. French, Perge-Adada yolunu kabul etmekle beraber yolun daha geç dönemde inşa edildiğini savunur.
Bölgede resmi kilise örgütünün M.S. 4. yüzyılda kurulduğu, Anti-okheia, Sagalassos, Kremna, Selge, Adada ve diğer bazı kentlerin piskoposluk merkezi haline geldiği yazılı belgelerden anlaşılmaktadır. Yine yazılı belgelere göre Adada, Antiokheia’nın Pisidia’daki yardımcı piskoposudur. Adada M.S. 325, 381, 451, 692, 787 yıllarında çeşitli kentlerde toplanan dini meclislere (konsil) temsilci göndermiştir. Bu da gösteriyor ki Adada kentinde hayat 9. yüzyıla kadar sürmüştür.
Daha sonra Anadolu’nun Türkler tarafından alınması ile Bizans İmparatorluğu küçülmeye ve batıya doğru çekilmeye başlamıştır. Önceleri Pisidia Bölgesi’nde Selçuklu egemenliğine karşı direnişler olmuşsa da III. Kılıç Arslan 1203 yılında İsparta’yı alarak Uluborlu, Eğridir ve Yalvaç’a Hamid Bey yönetimindeki Türkmen aşiretlerini yerleştirmiştir. Bölgede daha sonra Hamidoğulları Beyliği kurulmuş ve bu beylik de I390 ve 1422 yıllarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Adada o günlerden bu yana harabe olarak yaşamını sürdürmektedir. 1970 yılında antik kentin içinden geçirilen Yeniköy yolu ziyaretçilerin harabeye kolayca ulaşımını sağlamıştır. Son yıllarda Anadolu’daki turizm hareketlerine paralel olarak Adada oldukça fazla sayıda ziyaretçi çekmektedir. Bu sayı Isparta – Antalya yolu ile bağlantısı sağlandığı zaman daha da artacaktır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
KENTTE YAPILAN ARAŞTIRMALAR
Adada kenti ilk kez 1841 yılında A. Schönborn tarafından gezilmiştir. İki sezon boyunca Aksu ve Köprüçay vadilerini takip ederek bölgenin daha önce gezilmemiş bölümlerini ve kentlerini tespit etmeye çalışan Alman gezgin Adada kentindeki yapıları tanımlamaya çalışmıştır. Ayrıca burada bulduğu yazıtları da incelemiş ve kentin adını içeren net bir yazıt bulamadığı için kente Adada değil Pednelissos adını vermiştir. Çünkü Pednelissos Selge ile yaptığı savaşlar dolayısıyla çok tanınmış ve bu çevrede olması gereken bir kentti. Schönborn’un incelemeleri ve sonuçları daha sonra C. Ritter ve Ch.Texier tarafından aynen kabul edilmiştir.
1884 yılında J.R.S. Sterrett kentte incelemeler yapmış ve bulduğu bir yazıtta Adada’nın Karabaulo’da olduğunu tespit etmişken; aynı eserin diğer bir yerinde bunun tam aksini savunmuştur. (Bu yazıtta Karabavlu’da yapılan oyunlarda yarışmaya katılanlardan Timbriada ve Adada halkına mensup birinin yarışmayı ve ödülü kazanması söz konusudur). Sterret’ten sonra aynı yazıt üzerinde ayrı ayrı çalışan ve yorumlar yapan G. Hischfeld ve W.R. Ramsay, Timbriada ve Adada’nın komşu kentler olduğunu tespit etmişlerdir. Timbriada’nın İmrahor yakınında olduğunu buna karşın Karabaulo’nun Adada kenti olması gerektiği sonucuna varmışlardır. Bu doğru sonuca son yıllarda artan Pisidia Bölgesi yüzey araştırmalarında farklı bir görüş getirilmemiştir. Kaldı ki Pednelissos’un da artık başka bir yerde olduğu kesinlik kazanmış durumdadır.
Adada kenti ve özellikle ayakta kalabilmiş tapınaklarına ilişkin son dönem araştırmalarına I968 yılında Prof. Dr. Ü. Serdaroğlu tarafından başlanmıştır. Bundan habersiz olarak I970 yılında tarafımızdan başlatılan ve özellikle tapınaklar üzerine yoğunlaştırılan çalışmalar 1972 yılında lisans tezi olarak sonuçlandırılmıştır. I979 yılında başlayıp I996 yılında tamamladığımız “Pisidia Bölgesi Tapınak Mimarisi” konulu doktora tezimizin özgün temel taşlarından birini de yine Adada tapınakları oluşturmuştur. Bu arada yine tarafımızdan ve H. von Aulock, B. Radt, B. Umar gibi araştırmacılar tarafından Adada’yı tanıtıcı kısa yayınlar yapılmıştır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
KENTİN GENEL TANIMI
Toros dağları eteklerinde 1200 m. yükseklikteki kent; güneyde bir vadi, batı ve kuzeyde hafif meyilli tepeler ve doğuda düz bir sırtla sınırlanmıştır (Plan 1, Resim 2).
Kentte Roma Çağına ilişkin kalıntılar daha çok düz ovacık ve çevresinde yer alır. Bunlar tapınaklar, tiyatro (12), agora (8), Çarşı binası veya yönetici sarayı (7) ve stoalardır. Hellenistik ve Bizans çağlarına ait yapılar derin ve kayalık vadi ve batısındaki Aktepe yamaçlarındadır (4-3 arası). Buralarda sur duvarları, kuleler ve henüz tanımlanmamış yapılar ve üç nefli bir Bizans Bazilikası yer alır . Antik dönemde kente ulaşımı sağlayan antik yol da bu vadi içinde izlenebilmektedir. Roma Çağı’na ait olan antik yol vadinin güney kısmında 600-700 m. sağlam olarak izlenebilmektedir. Bu haliyle Anadolu’da sağlam kalabilmiş ender Roma yollarından biridir. Bu yol en iyi şekilde Sağrak köyünden Sütçüler’e doğru çıkışta asfalt yol üzerinden doğu yönündeki vadi yamacına bakarak görülebilir (Resim 5-6). Antik kentin içinden yola ulaşmak oldukça zahmetlidir ve fazla zaman alır.
Roma Forumu ve Açık Hava Toplantı Yeri
Bugünkü karayolundan (Yeniköy yolu) kente ulaştığınız anda bekçi kulübesi ve kenti tanıtan levhalarla karşılaşılır. Biraz ilerleyip soldaki patikaya girince karşıda açık hava toplantı yeri , akropol ve Hellenistik Dönem’e ait kuleler görülür. Bunların önündeki düzlük alanda kentin Roma Çağı’na ait forum ve bazilika yer alır .
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
AKROPOL VE HELLENİSTİK KULELER
Kent düzlüğü ile vadi arasındaki bölümde yer alan ve kayalık bir
yapıya sahip olan küçük akropol hem vadiyi hem de Hellenistik Dönemde kent merkezini oluşturan Aktepe yamaçlarına kuzeyden gelebilecek tehlikeye karşı inşa edilmiş olmalıdır. Kent düzlüğünden yaklaşık olarak 10 m. yükseklikteki akropol çevresinde tabii kayalar üzerine inşa edilen sur duvarları ve kuleler vardır (Resim 4).
Akropol üzerindeki yapılar zamanla değişime uğramış savunma yapılarıdır. Çevresindeki düzgün taş işçiliğine sahip kuleler 8.00 X 6.50 m. boyutlarında ve 8.00 m. yükseklikte sağlam kalabilmiştir. Benzerleri Pednelissos, Perge ve Side kentlerinde görülebilen bu tip sur duvarları ve kuleler Geç Hellenistik Dönem’e (M.Ö. 2. yüzyıl) tarihlenmektedir. Akropolis’in güneybatı kısmında ileride konu olacak oturma basamaklarını sınırlayan kulenin duvarları köşelerde oldukça yüksek kalabilmiştir (Resim 3). Bunun 30 m.
güneydoğusunda aynı ölçülerde ikinci bir kule daha vardır. Bu kule daha sağlam kalabilmiş ve Aktepe kuzey yamaçlarındaki diğer sur duvarlarıyla bağlantılıdır.
Sonuç olarak görülebildiği kadarıyla kentte, ilk kuruluş dönemine ait savunma amaçlı yapılar olarak akropol, kuleler ve bunların güneybatısında Aktepe yamaçlarında yer alan sur duvarları sayılabilir. Ancak bu yamaçtakiler Bizans Dönemi yapıları ile karışmış durumda ve yoğun bitki örtüsü altındadır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
AÇIK HAVA TOPLANTI YERİ
Akropol’ün batısında sanki akropole çıkmak için yapılmış merdiven görünümünde olan oturma basamakları aslında kentin açık hava toplantılarının yapıldığı yerdir (Resim ). Tüm kent halkının katıldığı halk meclisi “Demos” belli zamanlarda burada toplanıp birbirlerinin sorunlarını dinler ve çözüm yollarını ararlardı. Aslında bu tip toplantılar büyük kentlerde tiyatrolarda yapılırdı ancak Adada ve komşuları olan Sia ve Kapıkaya (Antik adı bilinmeyen Güneyce yakınındaki kent) yerleşmelerinde tiyatro yapıları daha sonraki dönemde inşa edildiği veya olmadığı için Hellenistik Dönem sonları ve Roma Çağı başlarında bu tip toplantılar ve tiyatro oyunları için böyle özel toplantı yerleri inşa edilmiştir.
Adada toplantı yerinin önüne sonradan kentin alışveriş ve idari merkezi olan forum ve bazilika inşa edilmiştir. Toplam 20 basamaklı olan toplantı yerinin uzunluğu 24.00 m.dir. Basamak yükseklikleri 0.40 ve derinlikleri 0.60 m.dir. Bu durumda yaklaşık olarak 1000 kişilik bir kapasiteye sahip olduğu görülmektedir.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ROMA FORUM VE BAZİLİKASI
Roma Çağı’nda kentin ticari ve idari ve dini merkezi konumundaki forum ve bazilikaların önemli işlevleri vardı. En yakın benzerini komşu koloni kenti Kremna’dan bildiğimiz bu tip yapılar çoğunlukla kentin merkezi kısmında yer alırlar. Adada Forum’u 32.00 X 45.00 m.lik geniş bir alanı kapsamaktadır. Tabanı düzgün taş döşeli olan forum düzlüğünün orta kısmında büyük bir sarnıç yer alır. Doğusunda açık hava toplantı yeri oturma basamakları ve Hellenistik Kule (Resim ), batısında cadde ve diğer iki yanında ise dor düzenli cepheye sahip stoalar yer alır. Üzerleri kapalı olan stoalar genellikle pazar yerlerinin ayrılmaz parçasıdır. Genel olarak bunların arka kısmında dükkanlar yer almalıdır. Fakat Adada Forumu’nda dükkanlar batıdaki caddenin karşısına sıralanmış gibidir.
Bunların caddeye bakan kısmında çok sayıda yazıtlı anıt ve heykel kaideleri vardır. Ayrıca bir blok üzerinde Pisidia kentlerinin sikkelerinde rastlanan güç sembolü triskeles (Bir merkez etrafında dönen üç ayak motifi) kabartması vardır. Eski seyyahlar Ritter ve Texier tarafından sözü edilen ve anlaşıldığı kadarıyla Forum yakınında bulunması gereken Büyük Zeus Tapınağı’yla ilgili olarak yukarıda sözü edilen triskeles kabartmasından başka bir kalıntıya rastlanmamıştır.
Forumun kuzeyinde doğu – batı yönünde uzanan 9.50 X 43.00 m. ölçülerinde ince uzun bir yapı yer alır. Konum ve plan bakımından Roma bazilikalarına çok benzeyen bu yapının kuzey kısmında geçen yıllarda yapılan temizlik çalışmalarında çok sık ayaklar üzerinde duran bir platform veya stylobat ortaya çıkarılmıştır. Bunu altyapı olarak kabul etsek bile bazilikanın üstyapısı için bir şey söylemek olanaksızdır.
Forum ve bazilikanın batısındaki cadde üzerinde görülen yazıtlar ve heykel kaideleri Adada kentinde Hellenistik Dönem’den beri kutlanan bayramlarla ilgilidir. Bunlardan en ünlüleri Baccus (Dionysos) ve Tykhe bayramlarıdır. Bunlardan birine M.S. 2. yüzyıl sonlarında yaşamış bir Roma İmparatorunun önemli bir zaferini anmak üzere “Epinikeia” eklenmiş ve bayramın adı “Tykhe Epinikeia” olmuştur.
Kentteki diğer yazıtlar çoğunlukla yapı faaliyetleriyle ilgilidir. Bunlarda bazı kent sakinlerinin “Ktistes” (Kurucu-Vakfeden) unvanıyla onurlandırıldığı anlaşılmaktadır. Yine yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla ileride daha detaylı olarak göreceğimiz Roma İmparatorluk kültü ile birlikte başka tanrılara adanan tapınaklar kentin ileri gelen soylu rahip aileleri tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca Severuslar Dönemi’ne ait (M.S. 180-210) bir Gymnasionun inşasıyla ilgili yazıt ele geçmiştir. Gymnasionlar Roma çağı ve öncesinin eğitim ve spor kurumlarıdır. Çoğunlukla 6-16 yaş grubu çocuklarının spor ağırlıklı eğitimleri buralarda yapılırdı. Bu yapıların içinde mutlaka hamam kısmı vardı.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ANITSAL ÇEŞME
Forumun tam güneydoğu kısmında üzerinde yapı taşları yığılı olan bir kalıntı vardır. Arkasında su deposuna benzer bir bölümü bulunan bu yapının anıtsal çeşme yapısı olması gerekir. Dikdörtgen planlı yapının cephe genişliği 12.00 m. ve ortasında 6.00. m. çapında yarım daire şeklinde bir niş vardır. Ön cephesinin oldukça süslü bir mimariye sahip olduğu yapı önündeki bazı architrav, friz ve korniş parçalarından anlaşılmaktadır.
Daha sonra güneyindeki kulenin dibinden geçen patika yol izlenerek güneye (vadiye) doğru ilerlemek mümkündür. Patikanın alt ve üst kısmında görülen yapılar yukarıda değinildiği gibi Kentin ilk ve son dönemlerine aittir. Hellenistik Döneme ait olan duvarlar büyük ve düzgün taş bloklarla harçsız olarak yapıldığı halde son Bizans Dönemi’ne ait olan duvarlar küçük moloz taşlarla harç kullanılarak inşa edilmiştir. Vadinin karşı (Doğu) tarafındaki Kuştüneği tepesi üzerinde ulaşımı oldukça güç olan 13.00 x 10.00 m. boyutlarında ve çevresinde odalar bulunan bir manastır kilisesi vardır. Patika yolun sonundaki büyük Bizans bazilikası ise Adada’nın en büyük kilisesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ROMA FORUM VE BAZİLİKASI
Roma Çağı’nda kentin ticari ve idari ve dini merkezi konumundaki forum ve bazilikaların önemli işlevleri vardı. En yakın benzerini komşu koloni kenti Kremna’dan bildiğimiz bu tip yapılar çoğunlukla kentin merkezi kısmında yer alırlar. Adada Forum’u 32.00 X 45.00 m.lik geniş bir alanı kapsamaktadır. Tabanı düzgün taş döşeli olan forum düzlüğünün orta kısmında büyük bir sarnıç yer alır. Doğusunda açık hava toplantı yeri oturma basamakları ve Hellenistik Kule (Resim ), batısında cadde ve diğer iki yanında ise dor düzenli cepheye sahip stoalar yer alır. Üzerleri kapalı olan stoalar genellikle pazar yerlerinin ayrılmaz parçasıdır. Genel olarak bunların arka kısmında dükkanlar yer almalıdır. Fakat Adada Forumu’nda dükkanlar batıdaki caddenin karşısına sıralanmış gibidir.
Bunların caddeye bakan kısmında çok sayıda yazıtlı anıt ve heykel kaideleri vardır. Ayrıca bir blok üzerinde Pisidia kentlerinin sikkelerinde rastlanan güç sembolü triskeles (Bir merkez etrafında dönen üç ayak motifi) kabartması vardır. Eski seyyahlar Ritter ve Texier tarafından sözü edilen ve anlaşıldığı kadarıyla Forum yakınında bulunması gereken Büyük Zeus Tapınağı’yla ilgili olarak yukarıda sözü edilen triskeles kabartmasından başka bir kalıntıya rastlanmamıştır.
Forumun kuzeyinde doğu – batı yönünde uzanan 9.50 X 43.00 m. ölçülerinde ince uzun bir yapı yer alır. Konum ve plan bakımından Roma bazilikalarına çok benzeyen bu yapının kuzey kısmında geçen yıllarda yapılan temizlik çalışmalarında çok sık ayaklar üzerinde duran bir platform veya stylobat ortaya çıkarılmıştır. Bunu altyapı olarak kabul etsek bile bazilikanın üstyapısı için bir şey söylemek olanaksızdır.
Forum ve bazilikanın batısındaki cadde üzerinde görülen yazıtlar ve heykel kaideleri Adada kentinde Hellenistik Dönem’den beri kutlanan bayramlarla ilgilidir. Bunlardan en ünlüleri Baccus (Dionysos) ve Tykhe bayramlarıdır. Bunlardan birine M.S. 2. yüzyıl sonlarında yaşamış bir Roma İmparatorunun önemli bir zaferini anmak üzere “Epinikeia” eklenmiş ve bayramın adı “Tykhe Epinikeia” olmuştur.
Kentteki diğer yazıtlar çoğunlukla yapı faaliyetleriyle ilgilidir. Bunlarda bazı kent sakinlerinin “Ktistes” (Kurucu-Vakfeden) unvanıyla onurlandırıldığı anlaşılmaktadır. Yine yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla ileride daha detaylı olarak göreceğimiz Roma İmparatorluk kültü ile birlikte başka tanrılara adanan tapınaklar kentin ileri gelen soylu rahip aileleri tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca Severuslar Dönemi’ne ait (M.S. 180-210) bir Gymnasionun inşasıyla ilgili yazıt ele geçmiştir. Gymnasionlar Roma çağı ve öncesinin eğitim ve spor kurumlarıdır. Çoğunlukla 6-16 yaş grubu çocuklarının spor ağırlıklı eğitimleri buralarda yapılırdı. Bu yapıların içinde mutlaka hamam kısmı vardı.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ÇARŞI BİNASI VEYA YÖNETİCİ SARAYI
Kentin merkezi kısmında Akropolün tam kuzeyindedir. 16.45 X 11.00 m. ölçülerindeki iki katlı yapının batı kısmında birinci kat seviyesinde anteleri vardır (Anteler 3.85 m. çıkıntı yapar). Güney duvarı 10 m. yükseklikte sağlam kalabilmiş olan yapı dışta Hellenistik diyebileceğimiz iyi bir taş işçiliğine sahiptir. İçte ise daha kaba bırakılmış olan duvarların ahşap kaplamalı olabileceği akla gelmektedir. Eski gezgin araştırmacılar tarafından iki katlı yapı veya tapınak olarak adlandırılmıştır. S.Mitchell tarafından “Market building – Marktbau” olarak adlandırılan yapının en yakın benzeri Pednelissos’taki Hellenistik Dönem’e tarihlenen aynı isimli yapıdır. Araştırmacı yapının fonksiyonu için kesin verilerin ancak kazılardan sonra ortaya çıkabileceği görüşündedir.
Yapının alt kat ana girişi doğal olarak batıdaki anteli kısımdadır. Ancak doğu (arka) cephede de giriş şeklinde bir açıklık vardır. Bunların ikisi de duvarların merkezinde değil yanlara kaymış durumdadır. Alt kat duvarlarında bu kapılardan başka mazgal şeklinde dışa doğru küçülen pencereler vardır (En az altı adet). Bu pencerelerin demir parmaklıklı olduğu anlaşılmaktadır. Üst katın varlığını kanıtlayan güney duvarında ikinci kata ait iki pencere ve balkon kapısına benzer küçük bir kapı vardır. Bu kapının ikinci kata ulaşımı sağlayan merdivenle bağlantılı olabileceği de düşünülmektedir. Yapının diğer benzerleri arasında Selge Gümrük yapısı, Alabanda ve Kiybra bouleterionları gösterilebilir. Bu durumda alt katta ahşap oturma basamakları düşünülmelidir.
Bizim bu yapı için diğer bir teklifimiz kent yöneticisinin idari veya özel sarayı olabileceğidir. Bu durumda alt kat büro, depo veya başka amaçlarla kullanılırken üst kat özel kullanıma açık olacaktır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
İMPARATORLAR VE APHRODİTE TAPINAĞI
Çarşı Binası veya Yönetici Sarayı İki katlı yapının hemen doğu (arka) kısmında İmparatorlar ve Aphrodite’ye adanmış bir tapınağa ait yazıtlı bloklar vardır. Bu yazıtlar eski gezginler tarafından görülmüş ve okunmuştur. Bu nedenle bazıları iki katlı yapıyı Afrodit ve İmparatorlar tapınağı olarak adlandırmıştır. Halbuki bu yazıtlar yuvarlak planlı bir tapınağın podium kısmına ait olmalıdır. Yazıtlı blokların çevresinde tapınağın üst yapısına ilişkin başka mimari parçalar (Podium silmeleri, architrav-friz ve tavan kaseti gibi) görülebilmektedir . Ancak yazıtlı bloklardan bazılarının yol altında olması yapının temellerinin de Yeniköy yolu altında kaldığını göstermektedir.
Tapınak yazıtında kente başka tapınaklar ve anıtlar yaptırmış olan rahip bir ailenin adı geçmektedir. Bu aile M.S. 150 yıllarında beri tanınmaktadır. Yazıttaki isimlerden anlaşıldığına göre tapınak M.S. 200-210 yıllarında yaptırılmıştır.
Bu yapıların güneyinde, akropolün doğusunda vadi içine doğru ilerlediğiniz zaman antik Roma yolunun kent içine ulaştığı bazı bölümlerini görmek mümkündür. Ayrıca batı yamaçlarda Hellenistik Dönem’e ait çok iyi taş işçiliği gösteren bazı yapılar ve konut olarak tanımlanabilecek başka yapılar göze çarpmaktadır. Daha sonra tekrar geri dönüp asfalt yola paralel olarak ilerleyip doğuda tek duvarı sağlam kalabilmiş olan tapınağa doğru ilerlemek mümkündür. Ancak geri dönmeyip kuzeydoğu yönüne doğru yürüdüğünüz zaman kentin güney nekropolüne ulaşılır. Kuştüneği Tepesi ile kuzeyindeki tepe arasındaki vadide lahitler ve tapınak şeklinde mezar anıtları vardır. Podiumlu olan bu anıtlardan biri oldukça sağlam durumdadır.
Buradan tek duvarı sağlam kalabilmiş olan tapınağa doğru yürüdüğünüz sırada içinden geçeceğiniz düz tarla olasılıkla kentin agorası veya tapınağın önünü süsleyen portikli avludur. Tapınağa ulaşılan kısımda üç basamaklı bir portiğin sel sularıyla açılmış bir bölümü görülmektedir. Önünde sütun sırası olan bu portik tapınağın ön kısmında yola paralel olarak 60.00 m. devam eder. Bu portik agoranın kuzeybatı cephesinde bulunmaktadır. Diğer cephelerde de stoaların olabileceğini gösteren bir kanıt tarlanın orta kısmında duran kalp şeklindeki çifte köşe sütunudur. Agoranın burada olduğunu kanıtlayan bir başka buluntu da tarla duvarı önünde duran dört yanı yazıtlı büyük bloktur. Aşık falıyla ilişkili olan bu yazıtın bir benzeri diğer Pisidia kenti Kremna (Çamlık yakınında) Forumu’nda durmaktadır.
İMPARATOR TRAİANUS TAPINAĞI
Kentin en büyük ve en eski tapınağı sayılmaktadır. Bir duvarının ön bölümü korniş seviyesine kadar sağlam kalabilmiştir (Resim 9-10 ). Diğer duvarları tamamen yıkık ve yıkıntılar iç kısma dolmuştur. Ön cephesinde sütun sırası olan prostylos planlı tapınağın genel ölçüleri 19.50 X 12.00 m.dir. Ön cephede agora veya avluya bakan sütunlar yüksek postamentler üzerinde durmaktadır. Bu postamentlerden üçü halen görülebilir. Ancak tümünün dört veya altı adet olabileceği dolayısıyla tapınağın ön cephesinde kaç sütun olduğu tartışmaları sürerken H. von Aulock tarafından yayınlanan bir Adada sikkesi konuya açıklık getirmiş ve ayrıca tapınağın imparator Traianus adına inşa edildiğini göstermiştir.
Adada’ya ait Gallienus-Valerianus (M.S. 253-260) sikkesinin arka yüzünde altı sütunlu ve postamentli bir tapınak “Adada’nın Traianus Tapınağı” (ADADEWN TPAIANEION) olarak karşımıza çıkmıştır(Resim). Bu durumda sikkedeki en az altı sütunlu tapınağın hangi tapınak olabileceği araştırılmış ve bu tapınak olabileceği sonucuna varılmıştır (Resim 11, Plan 3). Çünkü bu tapınak Adada tapınakları içinde en geniş
cepheye (11.66 m.) sahip olanıdır. Bilindiği gibi sikkeler üzerindeki tapınak tasvirlerinde hiçbir zaman sütun sayısında çoğaltma yapılamaz. Bu nedenle bizim saptamamız da yanlış sayılmaz. Tüm cephesi eksiksiz olarak görülebilen bu sikke yardımıyla tapınağın Ion düzenli sütun
başlıklarına sahip olduğunu da anlaşılmıştır. Ayrıca bu konuda bize yardımcı olan ikinci husus, Daha önce C Tapınağı olarak adlandırdığımız İmparatorlar Kültü’ne adanmış tapınağın İon düzenli olduğunun kesinlik kazanmasıdır. Architrav, friz ve korniş profilleri aynı olan bu iki yapı düzen bakımından da aynı olmalıdır.
Sonuç olarak Adada Tapınağı ile İmparatorlar Tapınağı’nın aynı dönemde ve aynı ustalar tarafından planlanıp inşa edildiği düşünülebilir. Kaynaklara göre İmparator Traianus M.S.114 yılında bazı Pisidia kentlerini ziyaret etmiştir. Buna göre tapınakların imparator bölgeye gelmeden bitmiş olması gerekir. Zaten tapınağın mimari bezemelerden yoksun oluşu ve sadeliği de stil bakımından M.S.114 yılı öncesini işaret etmektedir.
Roma Çağı’nda kentlerin bir imparator Tapınağı’na sahip olması ve ona bekçilik yapması o kent için çok büyük bir onur kaynağıydı. Büyük çabalarla elde edilen bu “Neokorosluk” unvanı Adada’ya verilmiş olmalıdır ki biri imparator Traianus, diğeri daha önceki İmparatorlar adına iki tapınak yapılmış olsun.
Traianus tapınağından sonra hemen karşısındaki sağlam kalabilmiş diğer iki tapınağa yönelmek yerine kuzeydeki yamaç üzerinde yer alan mezar anıtlarını ve tiyatroyu gezdikten sonra bu tapınaklara gelmek daha uygundur.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ADADA MEZAR ANITI
Kentin kuzeyinde hafif eğimli yamaç üzerinde yer alan yapı çevresindeki diğer mezar anıtlarına göre daha sağlam kalabilmiştir. Prostylos planlı ve küçük bir tapınak görünümündedir. Ön cephesi batı yönüne bakan podiumlu yapının iki duvarı sağlam kalabilmiştir (Resim 12). Önceleri tapınak zannedilen yapının mezar anıtı olduğu kesinlik kazanmıştır. Ölçüleri tapınaklardan çok küçük ve cephe profilleri güneyde vadi içindeki mezar anıtlarında olduğu gibi işlenmeden düz bırakılmıştır. Mezarların cella içinde podium seviyesinde olduğu sanılmaktadır. Burası eskiden kazılmış ve yöre halkı bu yapıya kemikli kale adını vermiştir
Yukarıdaki mezar anıtının güneybatısında son yıllarda yapılan bitki temizliği sonunda yeni bir yapı daha ortaya çıkmıştır. Sadece kapı eşiği ve temelleri kalabilmiş olan bu yapının duvarları Sağrak Köyü camiinin yapımında kullanılmak üzere buradan sökülüp götürülmüştür. Postament, architrav, friz ve korniş (Resim ) gibi süslü mimari parçalarından, bazıları kalabilmiş olan bu yapı ölçüleri bakımından tapınaklara daha yakın olması dolayısıyla araştırmalarımızda “A Tapınağı” olarak ele alınmıştır. Nekropol alanına yakın olması dolayısıyla ölü gömme kültüyle ilgili tapınak olabileceği de akla gelmektedir. Yapı mimari bezemelerine göre M.S. 200-210 yıllarına tarihlenebilir. Buradan güneye doğru yamacı takip ederek tiyatroya ulaşılır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
TİYATRO
Kent düzlüğünün batısında topoğrafik olarak tiyatro yapmaya en uygun olan tepe yamacına inşa edilen Adada tiyatrosu üç ana bölümden oluşur. Bunlardan ikisi şimdi tamamen toprak altında olan sahne binası ve orkestradır. Sahne binası bir veya iki katlı olup cephesi heykellerle süslüydü. Üçüncü bölüm olan cavea’nın (seyircilerin oturma yeri) uçları kısmen görülebilmektedir. Oturma basamakları diğer yapılarda olduğu gibi mermer benzeri kireçtaşından yapılmıştır. Bunlardan güneyde sekiz, kuzeyde altı sıra görülebilmektedir (Resim 13). Tiyatronun kapasitesi yaklaşık olarak 3000 kişiliktir. Trajedi ve komedi oyunları şimdi toprak altında olan yarım daire şeklindeki orkestra kısmında oynanırdı. Tiyatro oyuncularının tümü erkekti. Bunlar oyunlar sırasında deriden yapılmış maskeler kullanırlardı. Maskeler trajedi ve komedi maskeleri olarak iki farklı tipteydi.
Tiyatro’nun güneybatı üst kısmında peristilli bir ev kalıntısı tespit edilmiştir. Evin merkezi kısmında yer alan kare planlı peristil veya atrium 4.00 X 4.00 m. boyutlarında ve dört sütunla çevrilidir. Olasılıkla iki katlı olan bu tip evlerin alt katlarında peristil çevresindeki odaların oturma ve yemek odaları olduğu Efes’teki yamaç evlerden bilinmektedir.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
ADADA KENTİ’NDE BULUNAN ESERLER
Bu eserler özellikle 1970 yılında Yeniköy yolunun yapımı sırasında ve daha sonra bulunmuştur. İkisi beyaz kireçtaşından biri (lahit parçası) mermerden yapılmış olan eserler bugün Isparta Müzesi’nde sergilenmektedir.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
YOL VE HABER TANRISI HERMES KABARTMASI
Env. no: 4.1.83 (Resim 24), Yük. 0.46 m. Gen. 0.65 m.dir. Yüksek kabartma şeklinde işlenmiş tanrı kabartması sağlam durumdadır.
Sadece ağız ve burunda küçük kırıklar vardır. Tanrı cepheden gösterilmiş ancak baş hafif sağa dönüktür. Saçlar öne doğru bukleli çember şeklinde işlenmiştir. Başında takke şeklinde Hermes başlığı vardır. Yüz dolgun ve göz bebekleri işlenmemiştir. Giysi kıvrımları omuzda yuvarlak bir düğme ile tutturulmuştur. Başın sağında Kerikaion (Hermes’in yılanlı sopası) işlenmiştir. Üst kısımdaki düz silme ve kenet delikleri bu kabartmanın bir yapı veya anıta ait olduğunu gösterir. Hermesin gözbebeklerinin işlenmemiş olması ve stil özelliklerinden dolayı kabartma Roma Çağı’na M.S.1. yüzyıla tarihlenebilir.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
Ay Tanrıçası Selene Kabartması
Env. No: 8.1.81 (Resim 25), Yük. 0.53 m., Gen. 0.62 m. ve Kal. 0.55 m.dir. Bir kemer veya tonoza ait üç fascialı kilit taşıdır. Taşın ön yüzündeki Ay Tanrıçası Selene yüksek kabartma şeklinde işlenmiştir. Başında bir diadem olan tanrıçanın saçları arkaya doğru
uzanmaktadır. Yanlarda bir bölüm saçlar da omuzlara doğru inmektedir. Omuzlar üzerinde boğa boynuzu şeklindeki kabartmalar ay şeklinde yukarı çıkmaktadır. Boyunda bir gerdanlık vardır. Bu mimari parça kentteki tonozlu veya kemerli bir Roma Anıtı’na (M.S. 2. yüzyıl) aittir.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
Env. No: 1.1.82 (Resim 26), Yük. 0.68 m. , Gen. 085 m. dir. Bir lahdin uzun yüzüne ait orta kısım parçasıdır. Alt kısmı kırık ve eksiktir. Köşelerinde sütunlar bulunan lahdin orta kısmında iki savaşçı veya tanrı figürü vardır. Sağda kalkan tutan uzun saçlı figür savaş tanrısı Ares olabilir. Tanrı hafif yana dönüktür. Bunun karşısındaki ikinci figür ise elinde bereket boynuzu tutan zafer tanrıçası Tyche olmalıdır.
Yazar: Arkeolog Dr. Mustafa Büyükkolancı
Geçmişte başladığımız yesilsutculer.tr.gg web sitemiz ile geleceğe yesilsutculer.com ile rehberlik ediyoruz.
2022 © Yeşil Sütçüler • Tüm Hakkı Saklıdır. Bu site Melih Doğankaya tarafından yapılmıştır.
Website deneyiminizi geliştirerek sizlere daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullanılan çerezler hakkında daha detaylı bilgi almak ve çerez tercihlerinizi nasıl değiştirebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikası ’nı inceleyebilirsiniz.